İçeriğe geç

İrade-i Milliye ne zaman Hakimiyeti Milliye ?

Bazen bir hikâyeyi paylaşmak, sadece geçmişi hatırlamak değil; aynı zamanda bugünü anlamanın en güçlü yollarından biridir. Şimdi sizi, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’nun kalbinde doğan bir hikâyeye götürmek istiyorum. Bu hikâye sadece gazete sayfalarında değil, insanların yüreklerinde yankılanmış, umutları beslemiş, mücadeleye ışık tutmuştur.

Bir Şehrin Sessizliği ve İlk Kıvılcım

Sivas’ın sokaklarında o yıllar ağır bir sessizlik vardı. İşgaller, haksızlıklar ve belirsizlik… İnsanlar çaresiz görünse de içten içe büyük bir arayış içindeydi. İşte tam da bu ortamda, 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi toplanmış ve milletin bağımsızlık iradesini haykırmıştı. Bu sesin kalıcı olması için bir gazetenin doğması gerekiyordu: İrade-i Milliye.

Hikâyemizde Ali adında genç bir öğretmen vardı. O, çözüm odaklı, stratejik düşünen, sürekli geleceği hesaplayan bir karakterdi. Yanında ise Zeynep… Yüreği empatiyle dolu, insanların acılarını dinleyip onları sarıp sarmalayan bir kadın. Ali, gazetenin çıkarılmasının milletin moralini yükselteceğini, Zeynep ise bu gazetenin insanların kalbine dokunacağını biliyordu. Onlar, farklı bakış açılarıyla aynı hedefe yürüyen iki ayrı ama uyumlu yürek gibiydiler.

İrade-i Milliye’nin Doğuşu

11 Eylül 1919’da, Sivas’ta ilk sayısı çıkan İrade-i Milliye, milletin bağımsızlık yolundaki sesi oldu. Sayfalarında cesaret, kararlılık ve umut vardı. Ali geceler boyu yazılar hazırlarken, Zeynep köy köy dolaşıp gazeteyi insanlara ulaştırıyordu. Her okuyan, sanki kalbine yeni bir ışık doğuyormuş gibi hissediyordu.

Zeynep, bir gün köy meydanında yaşlı bir kadının titreyen elleriyle gazeteyi okumasına şahit oldu. Kadın, gözleri dolarak şöyle fısıldadı:

“Demek ki yalnız değiliz… Demek ki bizim de sesimiz var.”

Bu an, Zeynep için gazetenin anlamını özetliyordu. Ali içinse, bu sözler stratejilerin kağıt üzerinde kalmadığını, gerçek insanların ruhuna dokunduğunu gösteriyordu.

Hakimiyeti Milliye’ye Giden Yol

Zaman ilerledikçe bağımsızlık mücadelesi genişledi. Ankara, milli mücadelenin merkezi haline geldi. Artık daha güçlü, daha geniş kitlelere hitap edecek bir gazete gerekiyordu. İşte burada Hakimiyeti Milliye devreye girdi.

Ali’nin zihninde hep şu düşünce vardı: “İrade bir başlangıçtı, ama hakikat; milletin hâkimiyetini ilan etmekti.”

Zeynep ise insanlara anlatıyordu: “Bu sadece bir gazete değil, sizin hikâyeniz, sizin varlığınız.”

10 Ocak 1920’de Hakimiyeti Milliye yayımlandığında, artık sadece Anadolu değil, bütün Türkiye yeni bir sese kavuştu. Bu gazete, milletin kendi kaderine sahip çıktığının en güçlü belgesiydi.

İrade’den Hakimiyet’e: Bir Milletin Uyanışı

İrade-i Milliye’nin sesi, Hakimiyeti Milliye’de yankı buldu. Ali ve Zeynep’in yolculuğu da bunun en güzel sembolüydü. Ali’nin stratejik bakışıyla Zeynep’in empatik yaklaşımı birleşmiş, ortaya hem akla hem kalbe dokunan bir mücadele çıkmıştı. Onların hikâyesi, bir milletin ayağa kalkışının aynası gibiydi.

Bugün bu gazetelerin sayfalarını çevirdiğimizde sadece tarih okumuyoruz. Aynı zamanda milletin bağımsızlık için nasıl kenetlendiğini, farklı ruhların nasıl tek bir amaçta birleştiğini görüyoruz.

Son Söz

İrade-i Milliye, bir kıvılcım; Hakimiyeti Milliye ise bir alevdi. Biri umutları uyandırdı, diğeri o umudu büyütüp milletin kendi iradesini hâkim kıldığını dünyaya duyurdu.

Sevgili okur, belki sen de bu hikâyede Ali’den bir parça, Zeynep’ten bir parça bulmuşsundur. Stratejik aklınla ya da empatik yüreğinle… Ama en önemlisi, bu toprakların bağımsızlık için verdiği mücadelede hepimizin izi var.

Sen olsaydın, Ali gibi geleceği hesaplayan mı, yoksa Zeynep gibi kalplere dokunan biri mi olurdun?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort deneme bonusu
Sitemap
prop money